Tahliye taahhüdü alan mülk sahiplerine Yargıtay’dan kötü haber
- 5 Mayıs 2021
- Yayınlayan: icshukuk
- Kategori: Gayrimenkul
Taşınmaz sahiplerinin kiralamalarda kendini güvene almak için başvurdukları açık tarihli tahliye taahhütü konusunda Yargıtay, yeni bir karar verdi. Emsal niteliğindeki karara göre; evrakta önceden tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almıyorsa taahhüd geçersiz olacak.
Yargıtay’ın internet sitesinde 5 Mayıs 2021’de yayımlanan ”İçtihat Metni” şöyle:
YARGITAY BAŞKANLIĞI
Hukuk Dairesi 2020/1175 E. , 2020/2309 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: … Bölge Adliye Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen
tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası
için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından tahliye taahhüdüne dayalı ilamsız icra takibine başlandığı, borçluya örnek 14
numaralı tahliye emrinin tebliğ edildiği, borçlunun sair itirazları ile birlikte Türk Borçlar Kanununun 352.
maddesine uygun olarak verilmiş bir tahliye taahhütnamesi olmadığından bahisle takibe itiraz ettiği ve
icra müdürlüğünce takibin durdurulduğu, alacaklı tarafından icra mahkemesine başvurularak itirazın
kaldırılması ve tahliye talebinde bulunulduğu mahkemece; İİK’nun 272-275. maddeleri hükümlerine
göre sözleşmede yazılı kira müddetinin bitiminde kiracının mecurdan tahliye edilebilmesi için 6570 sayılı
Kira Kanuna tabi olmayan taşınmazlardan olması gerektiği, taşınmazın belediye sınırları kapsamında
kaldığından bahisle davanın reddine karar verildiği, davacı-alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi
kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; taraflar arasında
01.05.2012 başlangıç tarihli 3+2 yıl süreli kira sözleşmesinin kurulduğu, sözleşmenin 5. maddesine
göre, sözleşme bitiminde kiracının taşınmazı boşaltarak kiraya verene kayıtsız ve şartsız teslim
edeceğinin kararlaştırıldığı, bu haliyle söz konusu hüküm, kiralananın kira süresi sonunda tahliye
edilmesini amaçlayan, tahliyeye zorlayan tahliye taahhütnamesi niteliğinde olduğu, davalının
taşınmazda 01.05.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesine göre bu tarihten itibaren oturmaya
başladığı, daha sonra 01.05.2012 başlangıç tarihli yeni bir kira sözleşmesi yapılsa dahi, yargılamaya
konu tahliye taahhüdünün kira ilişkisi devam ederken (kiralananda otururken) verilen tahliye taahhüdü
niteliğinde olması sebebiyle geçerli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece
mahkemesi kararının kaldırılmasına, itirazın kaldırılmasına ve tahliyeye karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 352. maddesinin birinci fıkrasında; “Kiracı, kiralananın teslim
edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği
hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya
başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir” hükmünü içermektedir
Somut olayda; taraflar arasında 01.02.2005 tarihli ve 01.05.2012 tarihli kira sözleşmeleri bulunduğu,
davalı tarafından sözleşmelerdeki imzanın inkar edilmediği, 01/05/2012 başlangıç tarihli sözleşmenin 1.
maddesinde sözleşmenin, taraflar arasında 01/02/2005 tarihinde yapılmış olan kira sözleşmesinin kira
süresinin uzatılması, yeni dönem kira bedelinin belirlenmesi ve değişen şartlara uyarlanması amacıyla
yapıldığının belirtildiği, 5. maddesinde “Kira süresi 01.05.2012 tarihinden başlayarak 3+2 yıl olarak
kararlaştırılmış olup bu sürenin sonunda kiracı mecuru boşaltarak kiraya verene kayıtsız şartsız teslim
edecektir.” şeklinde taahhüdün yer aldığı,davalının 01/02/2005 tarihli kira sözleşmesine göre bu
tarihten itibaren kiralanan taşınmazda bulunduğu, söz konusu taahhüdün kira ilişkisi devam ederken
verilen tahliye taahhüdü olduğu ancak taahüdün belli bir tarihi içermediği görülmüştür.
YARGITAY BAŞKANLIĞI
Tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almadığından Türk Borçlar Kanunununmaddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemez. O halde, ilk derece mahkemesince belirtilen gerekçe ile davanın reddine ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, … Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk
Dairesi’nin 18/10/2019 tarih ve 2018/487 E. – 2019/1823 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle,
5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı
HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09/03/2020 gününde oy birliğiyle
karar verildi.